İzmir'de yerleşim veya yerleşme

İzmir’de yerleşim veya yerleşme

Merhaba, benim adım Cenk. Hikayeme başlamadan önce kendimi biraz tanıtayım. 40 yaşında mimarım, 1.85 cm boyunda, 77 kg, ela gözlü, dalgalı kumral saçlı. İkiz kızlarımı dünyaya getiren eşimi kaybettiğimden beri 15 yıldır yeniden evlenmiyorum. İşimden dolayı ülkenin her yerinde tanınan, sürekli seyahat eden, mutlu, sosyal ve çevresi tarafından sevilen bir insanım. Bayan arkadaşlarım çok ateşli, cilveli, karşı konulmaz, beyefendi ve şeytani saçlı olduğumu söylerken kız arkadaşlarım da ‘zevk pezevengi’ olduğumu söylerler. . Tabii ki iyi giyinmeyi ve iyi bir hayat yaşamayı da seviyorum. 17 yaşında İstanbul’a mimarlık okumak için gittiğimde iş hayatına atıldım ve o gün piyasada 23 yıl çok şey kazandım. Kızlarım İngiltere’de özel bir okulda eğitimlerine devam ediyorlar. Orada tatil sırası farklı olduğu ve çok seyahat ettiğim için ayda en fazla iki kez buluşabiliyoruz.

İş merkezim İstanbul’da. Ta ki 5 yıl önce İzmir’de 5 yıldızlı bir otelin dekorasyonunu ve dekorasyonunu satın alana kadar. Bir yıllık iş yeterli olursa İzmir’de geçici bir ofis açmak istiyorum. Yanımızda askerlik yapan arkadaşım Emre’nin İzmir’de emlak ofisi olduğu için hemen aradım. Alsancak’ta bana yüksek katlı teraslı bir ofis ve mümkünse teraslı bir villa bulmasını rica ettim ve 3 gün sonra İzmir’de olacağımı söyledim. 3 günde kadromu, kalan işleri, mobilya ve mermer atölyelerini düzenleyip uçağa atladım. Emre’nin şoförü beni havaalanında karşıladı. VIP minibüsle Emre’nin ofisine gittik.

Ofise girdiğimizde kapıda Ayça ile karşılaştık. Ayça Emre’nin eşi. (Ayça ile aynı okulda peyzaj mimarlığı okurken tanıştık, bir süre flört ettik ve çok güzel bir cinsel hayatımız oldu. Daha sonra master için Kanada’ya gitti ve rahmetli eşimle tanıştık. Emre ve Ayça da düğünüme geldiler. Ayça da eşimin arkadaşı. Emre ve Ayça nikah şahidimiz olduktan sonra 2 yıl sonra bir araya gelip evlendiler.) Ayça ve ben kapıdan içeri girdik. Emre’nin odasına gittiğimizde en iyi arkadaşımızla birlikte olduğumuz 6 aydır birbirimizi görmediğimiz için güldük ve isteğimizi yitirdik. (Ayça ile olan ilişkimi Emre biliyor. Askerdeyken Emre ile aramız pek iyi değildi çünkü tüm taburun evlerinde tadına bakmadık, kimseye de vermedik. Bazen bir grup oluşturduğumuzda özel bir ritmimiz oluyor ve çok mutlu oluyoruz. Tabii ki kızlar da yanımızda.)

10-15 dakika sonra Emre’ye benim için bir şey bulup bulamayacağını sordum. “Sana yardım edecek olan usta Didem’dir” dedi. dedi. “Kime söyledim?” Arkamdan bir ses “Benim” dediğinde sordum. dedi. Karşımda oturan 22-23 yaşlarında, 1.70 boyunda, mavi gözlü esmer bomba, “Nasılsın Cenka Bey?” dedi. noktaya geldi. Elini şaşkınlıkla sallarken gözlerimi ondan alamıyordum. Didem iki alternatif gördüğünü ve bana gösterip karar vermemde yardımcı olacağını söyledi. “Vakit kaybetmeyelim…” dedim. Ayça: “Akşama bize yemeğe bekleriz, bahane uydurma!” dedi. “İyi!” hadi bir söz söyleyelim Arabaya Didem TV tanıtım CD’si koyarak gideceğimiz ofis ve villaların görsel tanıtımını yaparak başladı. “Hadi gidelim, fena görünmüyor!” Dedim. 10 dakika sonra arabadan inip 7 katlı bir binada asansöre bindik.

Didem ofis kapısını açınca sütunlu bacakları ve yuvarlak kıçı dışarı çıktı. -Parça Şile Bezi kapısından güneş ışığı alan beyaz elbise ve bu görüntüsü beni cezbetti. . Didem de benim ona bakıp incelediğimi gördü ama formaliteden de vazgeçmedi. Ofisi gerçekten seviyorum. Ben de kısa ölçüler kullanarak kafama nasıl ve ne takacağıma karar verdim. Didem de beni gördü ve gözlerini kaçırarak izledi. “Tamam Didem, burada kalalım!” Dedim. Didem kapıdan çıkınca ayağını koridora dayadı ve oturdu. “Yukarı!” dedi acı bir şekilde. “Ey!” Düşmesini engelledim. “Hiçbir şeyim yok.” dedi ama aşağı baktığımda orta parmağının kırmızı olduğunu gördüm. Ayakkabısını çıkardım ve bacağının kırılıp kırılmadığını kontrol ettim. Sadece çarpma sonucu yaralandı. Çıktığımızda arabaya gitti, köşede Eczane’yi görünce oraya gittim ve “Bir dakika” dedim. Dedim. Geri döndüğümde elimdeki kremi görünce çok şaşırdı. IŞIKKremi parmaklarına ve bileklerine masaj yaptım. Didem bana baktı ve “Lütfen Cenk bey yapmayın” dedi.

Bu sırada araç bizi kiralamayı planladığımız villaya götürdü. Güvenlik bizi içeri alınca arabadan inip yürümek istediğimi söyledim. Didem katılmak istedi ama “arabayı bana ver, ben seni bulurum.” dedim ve engellendim. Arsa, birbirinden kırlarla ayrılmış deniz kenarında 8 villa ile oldukça lüks bir konumda yer almaktadır. Didem arabadan inip beni beklerken yanına yaklaştım. “Yer güzelse ve villanın içi güzelse, iyidir!” Ondan kapıyı açmasını istedim. Girdiğimizde 6 oda, geniş bir salon, her odada banyo, sauna, yüzme havuzu, şarap mahzeni ve ek bina olduğunu gördüm. Hızla ikinci kata gelip “Tamam Didem, burayı da saklayalım!” dedi. Dedim. “Güzel!” dedi aniden. “Bunu neden söyledin?” Dediği gibi: “Emre bey seçici, titiz ve titiz olduğunuzu söyledi ama tam tersine maksatlı ve ne istediğinizi biliyorsunuz, bu yüzden şaşırdım.” dedi.

Ben de gülümseyerek “Başka bir şey söyledi mi?” dedim. Dedim. “Evet, çok cilveli görünüyorsun ama kızlar sana karşı koyamaz falan. dedi. “Ne düşünüyorsun?” Dedim. “Utancınızı bilmiyorum ama uygunsuz bir şey sezmiyorum. dedi. Ben de çok çalışarak ve işini iyi yaparak istediğim yeri seçtiği için ona iltifat ettim. Villanın bodrum katına dik ve dar bir merdiven sistemi ile inilmektedir. Gerçekten profesyonelce yapılıyor, taştan harca, ahşaptan metale kadar kaliteli malzemeler kullanılıyor. Bodrumdan çıkmak için merdivenlere doğru yürürken Didem önde, ben arkada, Didem dengesini kaybedince bacaklarına ve biçimli vücuduna bakıyordum. Hemen belinden tuttum ve düşmesini engelledim. Didem, “Üzgünüm Cenk Bey, utandım şimdi” dedi. dedi ama “Yorgun falan…” demeyi reddettim.

Emre ofise gitmek için arabaya binerken telefonum çaldı. Arayan yardımcım Aslı. Aslı’yı telefonla aradığımda Didemin gözlerini bana dikti ve merakla bana baktı: “Merhaba canım, aferin canım, haklısın canım…”. Telefonu kapattığımda, “Eşiniz mi?” Didem’e sordu. “Evli değilim.” Dedim. “Yani sanırım kız arkadaşın?” dedi. “Hayır benim de erkek arkadaşım yok. Dedim. “Peki kiminle konuşuyorsun?” dedi. Ben de “Asistan” dedim. Dedim. Didem bir an gülümseyerek, “Asistanınızla çok mu yakınım?” açıkça konuştu. “Evet adı Aslı ve inanın çok yakınız sizin dediğiniz gibi” dedim. Dedim. “Senin bir flörtçü olduğunu zaten söylediler, şaşmamalı.” Dedi. Bir yandan da ‘Ben Aslı’nın asistanıyım ama aynı zamanda kuzenim’ dedim. Dedim. Emre’nin yanına vardığımızda ona olanları anlattım ve Aslı’yı arayıp gerekli önlemleri almasını ve resmi işleri ondan halletmesini istedim. Didem’e çok teşekkürler, Emre’den izin istedim ve akşam buluşmak için ayrıldık. Uçak yolculuğu ve mülk avlamak beni yoruyor. Ama aklım Didem’de kaldı.

Otele geldiğimde duş alıp yattım ve hemen Ayçe’yi aradım. Amacım Didem’i yemeğe davet etmek. Ama Ayça, “Bırak Didem’i, seni özleyen genç bir arkadaşın var, o benim de kuzenim!” dedi. “Hayır Ayço, başka zaman…” desem de beni dinlemedin. Odamda birkaç saat dinlendikten sonra takım elbisemi giydim ve şoförü kapıda görünce koridora çıktım. 10 dakika sonra Emre’nin Köşkü’ne vardık. Evlerin bir kısmı Sahil Evleri’nde ama ben 2 blok ötedeyim. (Bu arada Emre’nin babası İzmir’in sayılı ünlülerinden biridir.)

Ayça ve Emre beni Esra ile tanıştırdı. Esra 24-25 yaşlarında, ince yapılı, uzun kumral saçlı, 1.70 m’den daha uzun bir kız çocuğudur. Emre beni havuza davet etti. Akşam yemeğinden önce sohbet ederken Bourboun’u yudumladık. “Usta, bu son ziyaretinizde getirdiğiniz Creative Mark Bourboun, unuttunuz mu?” dedi Emre. “Evet, o Bourboun’u almak için 3 saat sırada bekledim, donmuş Manhattan’da, sanırım şimdi…” dedim. güldük.

Ayça bana dönerek şöyle dedi: “Cenka kuzenim Esra Fransa’da bizim okuldan mezun oldu, o da yüksek lisans yaptı, o da bir yıl yanımda çalıştı. Özel tasarım mobilyalar konusunda uzman…” diyerek Esra’nın kim olduğunu açıkladı. Ezra çok güzeldi, doğuştan utangaçtı,O, kelimenin tam anlamıyla erkeklerin kafasını çeviren, oturan, ayakta duran, konuşan bir kadın. Beni 5 yıldır basılı olarak takip ettiğini ve çalışmalarımdan etkilendiğini söyledi. Şimdi sofraya geçiyoruz, tam damak zevkime göre hazırlanmış mezeler, salata, kalamar, ahtapot bizi bekliyor. Emre, “Bir usta şarap seç, işi sana bırakıyorum benimle alay etme” dedi. dedi. “Estafurullah dostum. Dedim. “Hadi, bodruma inelim ve koleksiyonumu görebilirsin. dedi.

Bodrum katına indiğimizde “Günün nasıl geçti?” O sordu. “O güzel, Didem de güzel, bu akşam orada olmalı. “Oğlum Didem’i boşver, Esra resmen sana aşık, bu gece dikkatli olursan uyuyakalacak!” dediğimde. dedi. “Ayça ne dedi?” Emre’ye gülerek, “Ayça ertesi gün geleceğini öğrenince planladı, oldu yani!” dedim. dedi. “Bu ne tür bir balık?” Diye sordum. Bir Marangoz ve Barbunya olduğunu öğrenince beyaz şarap seçmek istedim. Emre ise “Çok şanslısın usta ben Esra’ya da vurdum ama onunla yatamadım! Aslında geçen hafta Çeşme’den tekneyle Yunanistan’a gittik. Bir hafta adalar ve Ayça, Esra’yla gitmesine izin verdi ama Esra bizimle gelmedi. Ama ben bu gece seninle olmayı çok istesem de bak, gecenin sonunda birlikte olabiliriz!” dedi.

Ayça ve Emre’nin çocukları yok. Bence sorun çünkü Ayça sorun ve Emre’nin ailesi çocuk istedi ama oldu. “Göreceğiz dostum. Yüzeysel seks canımı yakıyor ya, gecenin ilerleyen saatlerinde ortama göre hareket ediyoruz. Dedim. Şarabını seçip yukarı çıkarken Emre merdivenlerde “Ayça dün gece rüyasında senin adını söyledi usta” dedi. dedi. Ben de “Kıskanıyorsun arkadaşım ama senin huysuz olduğunu biliyorum, muhtemelen sen, Ayço, ben ve diğer kadınlar 4-5 kez evlendik. Sorun ne?” dedim.

“Hayır, sorun değil, üstat. dedi. “Açıkça söylüyorum dostum, tezgâhın temiz, iyi çalışıyoruz!” Dedim. Didem’in sevgilisi var mı diye sordum, “Evet, ayrıldılar.” Merak etme, ben Dido ile gidiyorum, sıra sende. Üstelik gece hayatı ve arkadaşları da hızlı, size birçok kapıyı açıyor! dedi.

Masaya oturduk ve ben şarabı servis ettim. Atıştırmalıkta Esra, yurtiçi ve yurtdışındaki çalışmalarımı takip ettiğini gösteren sorular sordu ve yapmak üzere olduğum ünlü otel yüzünden İzmir mimarlarının beni kıskandığını ve kıskandığını söyledi. izmir Ayçe ve Esra’ya bu projede birlikte çalışmalarını teklif ettim. Birine ihtiyacım vardı. Memnuniyetle kabul ettiler. “Detayları sonraya bırakalım, iş konuşmayalım.” Dedim. Gece yarısına kadar eski zamanlardan, Ayça ile olan aşk maceralarımızdan, Emro ile tanışmamızdan vb. konuştuk. Deniz yoluyla Kamelya’ya gitmeyi önerdim. Masadan kalkarken Esra’ya uzandım ve kolumdan tuttu. Bana koştuk. Öte yandan Esra ile yakınlaştık ve özel şeyler konuşmaya başladık. Ezra benden çok hoşlandığını belli etmişti.

Dolunaya yakın Kamelya’ya dağıldık, berrak ve rüzgarsız gecede konuştuk. Ezra beni tutan kola hafifçe vurarak sohbete katıldı. Ayça, sırtı bacaklarının arasına oturan Emre’ye dönük oturuyordu. Emre, “Şarapla devam mı edelim yoksa daha sert mi içelim?” dedi. O sordu. “Kadınlar karar versin” dedim. Dedim. Ezra, “Hadi rüzgarı devam ettirelim” dedi. dedi, Ayça da doğruladı. “Tamam, ben mahzende gördüğüm biraz koyu Moldavya şarabı alacağım. dedi. dedi. Ayça ise “Dur onları vereyim bize atkı alayım, gideyim” dedi. dedi. Ayça ile birlikte villaya gittik. Bana Ezra’yı yolda nasıl bulduğumu sordu. “İyi ve kültürlü bir kadın. Dedim. “Dışarı çıkmayı düşünüyor musun?” “Ayço, beni bilirsin, her zaman biriyle ilişkim olmaz ama arkadaş olabiliriz. Esra böyle bir bağ düşünmediği sürece sorun yok’ dedim. “Nasılsın?” Ayçe’ye söyledim ve o da Emre ve ailesinin iyi olduğunu söyledi, çocuğa olan ilgileri dışında. “Sorun kim, ahneden?” diye sordum. Ayça, “Ben de” dedi. “Neyin var?” Sordum hamile olduğunu ama hamileliğinin ilk 3 ayında düşük yaptığını söyledi.

Mutfağa gittiğimizde boynuma sarılıp ağladı. “Ne yapayım Cenka, bana yol göster!” dedi. “Bir yolunu buluruz” dedim… Ezra senin kuzenin, seni doğurmayı kabul edecek mi? Diye sordum. “Ezra ile görüştük sorun yok dedi ama bebek doğurup yutturmakla nasıl baş edeceğiz bilmiyoruz. dedi. Ben de “Hamileysen ailene yurtdışındaki bir merkezde doktorun korumalı bir doğum süreci tavsiye ettiğini, Esra’nın orada rahatsız edilmeden doğum yapacağını söyleriz ve sen gidip bebeği alırsın” dedim. Dedim. .

Gözleri parladı ve dudaklarıma bastırıp bana uzun bir öpücük verdi. “Dur kızım, arada bir havanda oluyorsun, aletim deli gibi, şimdi sırası değil!” Dedim. “Bana ne oluyor, umurumda değil!” dedi. Ayakta seviştik. Ben, Ayçe’nin kulağına, “Bu gece vakti istersen dördümüz planlayabiliriz” dedi. Dedim. Ayça, “Esra’nın bugünlerde hamile kalabileceğini düşünmüyorum çünkü adeti bitti, biliyorum” dedi. dedi. “Eh, bu bir başlangıç. dedim.

Ayça atkı almaya gitti, kilerin anahtarını alıp aşağı indim. Ama bodrum kapısı açıktı. İçeriden bir inilti geldi. Kafamın içine baktığımda, Emre’nin şoförünün, yüksek sesle ve yüksek sesle bize hizmet eden Ukraynalı hizmetçiyle flört ettiğini gördüm. Nefesimi tutmadan onlara doğru yürüdüm. “Üzülmeyin.” Almak istediğim şarabı alıp kapıya yöneldim. Şoför beni kovaladı ve “Kusura bakmayın efendim ben evliyim Emre beni kovacak işimi de kaybedeceğim. Bu konakta ben, eşim, lisede okuyan oğlum var” dedi. Üniversite oğlum.” Bahçeyle ilgilenen gelinimle gelinim birbirine yardım etsin” diyerek yalvarmaya başladı. “Sakin ol Remzi Efendi ağzımdan bir şey çıkmıyor ama dikkat et!” Dedim. Asistan kendine geldi, melez Rus’tan özür diledi ve bizi beklemeden gitti.

Yukarı çıkıp Ayça’yı aradım ama cevap veren olmadı. Yukarı çıktım, odadan ışık geliyordu. Kapıdan girmek üzereydim ki Aslı’dan çıkmaya çalışırken çarpıştık. Bana sarıldı ve “Hadi inelim, vakit kaybetmeyelim” dedi. dedi. Altlarını çimdiklemeye ve merdivenlerden aşağı inerken ara sıra öpmeye devam ettim. Sahile gittiğimizde çok şakalaştık. Esra ve Emre: “Nerelisiniz?” dediler. Emre’nin Esra’nın yanında yattığını gördüm ama Esra’ya çok yakın değillerdi. Emre’yle göz teması kurduk ve ona iyi olduğunu söyledim.

İki saat boyunca ikimiz de şarap içtik ve sefahatimden ve bunun iki farklı deneyiminden bahsettik. Ezra’nın Fransa’da birkaç kız arkadaşı vardı ama hiçbiri çok özel değildi. Ayça benimle olan ilişkisinden, Kanada’da evli bir adamla olan ilişkisinden, ardından Emro ile evliliğinden ve Emro ile bir iki grup seks deneyiminden bahsetti.

Ayça: “Saat 3 ve üşüyorum.” İçeri girmemizi önerdi. Ayça’nın elini tuttum ve kaldırdım, Esra ise biraz gıpta ile gözlerimin içine baktı, ben de ona uzandım. Emre bardağı zar zor taşıdığı için kızları sağa sola alıp Köşke gittim. Emre arkadan “Usta sen hep tatlısın!” diye bağırdı. tabiri caizse. İçeri girdiğimizde odamı sordum. Ayça, “Üst katta, soldan ikinci oda” dedi. dedi. “Benim için bir şeyin var mı Emre, şort, boxer, herhangi bir şey?” Dedim. “Evet usta üstümü değiştireceğim, dinleneceğiz, benimle gel. dedi. Ayça ve Esra bizi takip etti.

Üstümü değiştirirken telefonum çaldı. Bu sırada kim olduğunu söylediğimde Japonya’da tatilde olan meslektaşım Tamer’in aradığını gördüm. 10-15 dakika sohbet ettik, gurme yemekler için bir iki özel isteğim oldu, bundan bahsetti. Gelen telefona üzülerek kapıya gittim ve banyodan yeni çıkan ıslak saçlarıyla Babydoll’lu Esra’yı gördüm. “Çok güzelsin!” Dudaklarına bir öpücük kondurarak söyledim. “Akşam yemeğinden beri senin yanında olmak, yalnız kalmak benim için zor! Kilerde fazla kalmayacağız, yukarı çıkacağız.” diye ekledi.

Merdivenlerden aşağı indiğimizde Ayça ve Emre sevişiyorlardı, gözleri bizi görmüyordu bile. Esra “Yukarı çıkalım” dedi. Sonra Emre ve Ayça ile tanıştık. Yukarı çıkmamızı işaret ettim. Emre başını salladı. Odadan çıkarken Emre’ye “Bir saat sonra bizimle gel” diye mesaj attı. İletiGönderdim.

Odaya girdiğimde Esra dudaklarımı tuttu ve dili ağzımda sertçe öpmeye başladı. Öpüştük ve yatağa geri döndük ve yatağa düştük. Esra hemen kıyafetlerini ve boxerımı çıkardı. Sikime karşı sarhoştu, yıllardır araba kullanmadığını düşünürdün, öfkeden ölecekti. Elini hiç kullanmadan aletimi derinden yuttu. Bunu görünce sessizce “Bu işi Fransa’da da yaptınız” dedi. dedim gülerek. Hem öpücük hem de sigara sessizdi.

Birkaç gündür seks yapmadığım için Esra’nın ağzından meni dolu çıkmasını bekliyorum. Öğleden sonra ağzını aletimin içine ve dışına o kadar sert itti ki, boğazına ve diline değen horozun başı çok sert ve büyüktü. Çok geçmeden onu ağzına bir tokatla oturttum. Esra kasılmalarım geçene kadar emmeye devam etti, her şeyi yuttu ve banyoya gitti. Ağzında yemekle geldi ve yanıma uzandı. Turuncu göğsüne doğru düştüm. Göğüs uçları pembe ve çok sertti. Kelimenin tam anlamıyla tüm o göğüsleri ağzıma koyabilirim. Bayıldım. Esra’nın da hoşuna gitmişe benziyor.

Esra’ya döndüm ve dilimle onun güzel amcığına dokunmaya başladım. Ama henüz sızdırmadım, başlamasına izin verdim ve küçük dil itişleri ve itişleriyle karşılık verdim. Yavaş yavaş tüm dilimi o sıkı, temiz kediye kaydırmaya başladım. Ezra altımda bir yılan gibi kıvranarak yüksek sesle inlemeye başladı. Birden ters çevirip yere koydum. Bacaklarına oturdum ve sikimi arkadan sıkı, sıcak ve kehribar kokulu kedisine tek vuruşta ittim. Derin bir “Ohhhhhhhhhh…” sesi duyuldu. Bütün ağırlığımı Ezra’ya verdim, uzun saçlarını savurdum, biraz boynunu ısırdım, ağzıyla tamamen kulaklarını yaladım, tüm ağırlığımı arkadan ritmik bir şekilde çektim ve onu sonuna kadar ittim.

Esra’yla biraz uzandık. “Sen nasıl birisin Cenk?” çişimle oynadı, kıllı göğsümü okşadı, göğsümü ağzına aldı, dilimi ağzına soktu ve beni yuttu. Ben: “Banyoyu temizleyelim.” Dedim. İkimiz de duş aldık. Ayaklarımızı ovuşturarak kendimizi temizliyoruz. Tekrar odaya girdiğimizde Ayça’yı havluyla yatakta yatarken gördük. Ayço’ya geldim. Esra diğer yanıma geldi. Ayça, Esra’ya “Nasılsın bebeğim?” diye sormuş. dedi. Öte yandan Ezra, “İşte öyle kuzen, neden ara sıra Cenko yüzünden ağladığını anlıyorum!” dedi. Esra sigara içmek istiyor. Ona odada içmemesini söyledim, bu benim en büyük endişem. Ayça da, “Emre sigara içtiği için bodrumda kaldı, yanına git, sigaranı iç!” dedi. Esra bir sigara alıp aşağı indi. Ayça bana dönerek “Seni çok özledim Cenk!” dedi. dedi.

Bir süre sonra Ayça’ya sarıldım ve deli gibiydik. Ben aşağıdaydım, Ayça yukarıdaydı, 69. sıraya yükseldik. Ayca’nın amını yalamadım, öpmedim, yavaş yavaş yedim. Gözüm Ayca’nın kıçındaydı. Daha büyük ve pürüzsüz olduğunu fark ettim. Ayça beni yalarken, “Bir süre önce Emre ile anal seks yaptın galiba?” Diye sordum. “Hayır, Emre anal seksten hoşlanmaz, biliyorsun uzun zamandır istiyordum, dinleniyorum!” dedi. Ayça’yı çevirdim, dört ayağından tuttum ve kıçını yalamaya başladım. Ayça, “Mmmhhh, bu eğlenceyi neredeyse unutuyordum!” kalçalarını oynattı.

Ayça ile yatakta ben yerdeyken bu pozisyonda kalkıp Ayça’nın kıçını çalıştırmaya başladım. Bir süre sonra başı ağrımadı. Birkaç saniye sonra sıktı ve kıçındaki tüm horozumu kaybetti. İnledi, çığlık attı ve Ayça’yı taşaklarına sert bir şekilde ittim ve onunla seks yaptım. Bir süre sonra Emre ve Esra’nın içeri girdiğini gördüm. Esra gelip beni öptü. Emre aletini Ayça’nın ağzına soktu ve sigara içmeye başladı.

Ben,”Harikasın Ayco!” Ben kök salmaya devam ederken, Ezra kulağıma eğildi ve “Tadı daha iyi olan kara kutumun tadına bak!” dedi. dedi. Ayça inleyerek orgazm oldu. Ben ise penisimi top gibi Ezra’ya doğru çevirdim, sırtını çevirdim, komodinin üzerine yatırdım ve amına geri itmeye başladım. Ayça beni aradı ve “Beğendim Cenko, bu gece sperm istiyorum, benimle gel!” dedi. dedi ama Ezra izin vermedi. Arkasına yaslandı ve bana “Boşalmak istiyorsan çık Ayça’ya boşal, beni yarım bırakma!” dedi. dedi.

Esra beni tanımadığı için ne kadar süre boşalmadan seks yapabileceğimi bilmediğini söyledi. Esra daha fazla dayanamadı ve bölünmüş bir orgazm oldu. Ben Ayça’nın eşeğini sürerken Emre aradı ve “Usta bu eşeğin nesi var? Ben anlamıyorum!” dedi. Esra da Emre’yi arayıp “Buraya gel, beni kaç gün istediğini biliyorum, Ayça ablam ve Cenk için dua et, yoksa rüyanda beni görürsün!” Emre’yi içip sertleştirmeye başladı.

10-15 dakika sonra Ayçe’nin poposundan çişimi çıkardım ve poposunu aldım, Ayçe’ye biraz boşaldım. Ayça o kadar mutlu bir şekilde bana sarılıp sıktı ki Esra, Emre’yi kıskanmaya başladı ve Emre’yi yatağa itip üzerine çıktı. Sonra aynı anda bana ve Ayçe’ye karşı iken horozun üzerine oturuyor. Emre, Esra’ya geç kalmıştır. Esra, Emre’ye bu kadar erken gittiği için kızdı ve banyoya gitti. “Abi neden 10 dakika boşaldın?” “Ne yapacağım, çok heyecanlıyım!” dedim.

Hamama gidip Esra’nın yarım kalan zevkini bitirmeye karar verdim. Ezra lavaboda yüzünü yıkarken ben eğilip daha önce yıkandığı belli olan amını ve poposunu yalamaya başladım. Bir süre sonra kalkıp musluğu kapattım ve Ezra’nın kafasını suya soktum. Rahatladığından emin olunca onunla Ezra’nın kalçasını ileri geri kaydırmaya başladım. Ezra’nın kafasından su döküldü, dizleri neredeyse çözülüyordu ve yere düştü. Tuvalete oturdum ve Ezra’yı sırt üstü çevirdim ve durdurulamaz bir hareketle onu kıçının üzerine ittim. Sen ben değil misin dedi. Ellerimi sıktığında yaralandığını anlayabiliyordum ama bunu belli etmiyordu. Esra hiç durmadan aletimin üstüne oturdu ve koca aletim dar bir kıç deliği içinde kayboldu.

Esra birden ayağa kalkıp beni odaya çekti. Ayça ve Emre yatakta yatarken gidip gelerek sevişirler. Esra anladığım kadarıyla Ayça’yı ablasıyla karşı karşıya getiriyor (bakın eşek nasıl veriliyor). Ben dumanın içine girerken Ezra kıçını sallayarak, kalçasını karnıma doğru iterek inanılmaz hızlı bir şekilde beni karşıladı ve hepimiz sese uyandık. Esra birden Emre’yi çekip aletini ağzına soktu. Az sonra Emre beni Ezra’nın poposuna itti ve Ezra’nın kıçını ovmaya başladı ve “Bakalım neymiş…” dedi. fahişe, taze bir popo görürsen alabildiğini al!” dedi. Ayça’yı sırtına alıp bacaklarını omuzlarıma koydum. Beline tokat attım ve bacaklarını başının üzerine kaldırdım ve çok hızlı bir şekilde Ayça’nın amına girip çıkmaya başladım. Ayça inatla, “Siktir et be adam, ilk günlerimiz gibi, beni aşağı yukarı gezdir!” diye bağırdı. dedi. Esra ve Emre bunu duyunca güçlendiler ve çılgına döndüler. Emre içini çekti, Esra çığlık attı. Hepimiz fakir bir halde yatağa yığıldık. Uyumaya karar verdiğimizde saat sabahın 5’iydi…

Bir yanıt yazın